Güneş kavururken yeryüzünde sevdaya susamış nicelerini, bir çığlık duyuldu uzaklardan. Ruhum bedenime kavuşurken bir çığlıkla haykırdım sana ben.
Kelimelerin dili bilinmeden bu zihinde gözlerim aradı seni yabancı ellerde. Bir gülücük vardı yüzümde belki tanırsın sonra sen de gülümsersin bana diye. Gözlerim heyecanını anlatırken kalbimin, ben seni aramaya başladım sevda ülkesinde. Hep geceleri ilerledim ay ışığını rehber edinmişçesine. Hep gün batımında hazırlandı yüreğim kalbimin yıldızını gökyüzünde bulma ümidiyle.
Hep yağmur altında ağladım bulutlar benimle ağlarmış gibi hissedercesine. Hep senin yokluğunda üşüdüm sevgilim.
Bir gün gücümün bittiğini hissettiğimde kendimi emanet ettim karanlığın sonsuz derinliğine. Karanlık bir saklambaç oldu yüreğimde ve ben kayboldum sensiz ellerde.
Bir rüya gördüm kalbimi titreten ve bir melek sordu bana ne istersin diye.
Seni anlattım sevgilim, arzumu, sevdamı anlattım ona.
Minik bir yüreğin hissedebildiği kadar, bir kalbin kelimeleri kullanabildiği kadar ve gözlerimin dilinden söyledim tüm sevgimi.
Gülümsedim yine en başında, yalvaran bakışlarla anlattım arzum benim sonsuz aşkım diye.
Adı arzu oldu sevdanın, sonu ebediyet. Bir yürek sunuldu sevdanın ellerine sevdim delicesine. Her anımda, her nefes alışımda hissettim seni.
Karanlıklar efendisi duydu sevda çığlıklarımı ve teslim etti beni sevdamın ellerine. Bir garip duygu, bir heyecan var yüreğimde. Sana olan özlemimle birlikte güldüm sevdiğim ve ben yine gözlerimin dilinden konuştum sana doğduğum o gün gibi.
Tüm dünyaya haykırdım sana da haykırıyorum sevdiğim.
“Seni sonsuzluk kadar, seni sonsuza kadar seveceğim.”