Yalnızlık panayırları gözlerden ırak
Bir serçe dokusuyla işli geceler
Tenlerde mehtabın kokusu
Yakamoz darbeleriyle sancılarda
Yıkıntı örenlerin asude bakışlarında
Bir gelincik selamlarken eceyi
Öksü otu çeker geceye reveransını
Yaşanmışlığın yıprantılarında kalmış
Şakayık renklerinden kovulma hayat
Al benisi ucuz pazar tezgahlarına dökülse
Kurur mu? gözyaşın odeon basamaklarında
Kaç Sokrates eskitir bu sevda
Kaç Eflatun ‘la ağlaşır...
Liman uzantılarına saklı
İzbe kumsallar üzerinde dağılmış düşler
Ve pervasız yüzleşme hesaplarına açılan
Kumdan kalelerin burçlarından süzülen
Ebem kuşakları sarmış giz telaşlarını
Gözler susku sorgulamalarında
Lâl olmuş yürekse hala
Yar kokusu esintilerine niyette...
Nazarların sedalanırken
Babil’in asma bahçelerinde
Bir İskender gururu yakar bağ bozumunu
Tan sararken sensizlik gölgelerini
Ne petrus tadı esir alır Kleopatra’yı
Ne de ayaklarına serilir Hitit Güneşi
Fi tarihi aşklarının vedası;
Hiç bitmeyecek Hindu seferlerin
Muson yağmurlarıyla sarmalanmış
Binlerce sevda masalı tadında
Saklanacak ödünç akşam güncelerinde